MAKYAJSIZ PALYAÇO

 


   Cehaletin tatlı zehrine maruz kalmışların ortasında bir adet parrhesiastes.. çarmıha gerilmek için bekliyor. Tek kurtuluş umudu bi' palyaço kostümü ve utançtan kızarmış bir burun. Elinde balonlar ve patlatmak için sıraya girmiş barbarlar. Ayakkabıları büyük, yürümesi gereken çukurlu yollar karşısında. Kıyafetleri geniş, karşısına geçip konuştuğu insanların aksine. Yüzü boyalı, dilinden dökülen gerçeklerin makyajı. Saçları karışmış, düşünceleri berrak ve net.
  Ve gün gelir son balon patlar, son mum söner, son nota kaybolur sessizlikte ve son kez gülmüştür artık palyaço, yavaşça düşer burnu eline. Rengarenk kıyafetlerinden soyarlar onu. Kimseye görünmek istemeyen derisi saklanmak istercesine büzüşmüş, kırışmış, kemiğine yapışmış, kimi yerlerde gergin.. ancak hep kirli. Yalanların yalaması olmuş dillerden çıkan küfürlerin, hırsızlık ve tecavüz arasında mekik dokuyan ellerden fırlatılan meyvelerin, sürekli ezilmenin bir dev haline getirdiği aşağılık duygusunu bir başkasını ezerek üstünlük kompleksine dönüştürmeye çalışan ayakların attığı tekmelerdeki çamurun kiri..
  Hangisi daha kirli, can hıraş biçimde bedeni ayakta tutmaya çalışan damardan geçip tahtaya saplanırken girmek istemezcesine bağıran çivinin yanında? "Kim" daha kirli, cahilin doğruları ve bilgenin saplantıları yanında?
  Kuşların arasında süzülür bulutlar, yalanların arasında dolanır gerçekler, iyilikler serpilmiştir kötülüklerin arasına, sessizlik yutar çığlıkları, üzüntülerin arasında ufak tefek mutluluklar, makyajını siler palyaço ve ağlamaya başlar..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gibi

Kokuşmuş Mürekkep

Fetüse Dönüş